3 Ağustos 2012 Cuma

Türkiye'de Tematik Restoran Neden Olmaz, Olmayacak ?

Sevgili Okuyucular,

bugün daha çok yemek ve lezzet düşkünlerini ilgilediren bir duruma değineceğim. İstanbul ya da Türkiye'nin genelinden neden tematik ve branşlaşmış restoranlar olmadığı ile alakalı tespitlerimi paylaşmak istiyorum.

belki de hayatımda en çok duyduğum sorudur "en beğendiğiniz restoran hangisi?"
eşeklik bende ki aslında her bu soruyu duyduğumda şöyle bir iç çekip düşünürüm... Gerçekten hangisi en beğendiğim resotoran ?

bir kere soruyu ele alırken ambiansın benim için çok büyük bir önemi olmadığını söylemeliyim, çok güzel bir yemek ve kaliteli bir ev şarabı dışında çok fazla dekor, ışık ıvır kıvır aramam.

ama gelelim cevap vermeye; söz konusu İstanbul olduğunda bile aklıma gelen 3-5 yeri her seferinde düşünür dururum. değişen bir şey olmamasına rağmen benzerlikler çoktur.

ya italyan mutfağıdır, ya türk mutfağıdır, ya da dünya mutfağından benzer ögeler taşıyan menülere sahip yerlerdir beğendiğim yerler.
ama benim bunları beğenmem bir şey ifade etmiyor. problem şu ki ben bu yerleri beğenmekten ziyade beğenmek zorunda kalıyorum, çünkü konunun derinine indiğiniz zaman özellikle İstanbul'da hemen her işletmeci ticari kaygı taşımakta; ki haksız da değiller.

-----

adambaşı 200 tl'yi gözden çıkardıysanız güzel yemek yiyip kaliteli vakit geçireceğiniz yerler var ama aslında güzel yemek denince akla gelen, el yakan cüzdanlar olmamalı. bu cüzdanlar da el yakmak zorunda çünkü yediğiniz yemeğin üzerine gittiğiniz yerin hava parasını, orada havalı olmanın parasını, dükkan kirasını, orada görülme kirasını, kalabalık personel masrafını ve daha bunun gibi yüzlerce maliyet kalemini de ödemek zorundasınız.

yukarıdaki tespiti yapmak için iyi çalışan bir kafaya ihtiyacınız yok, ancak iyi çalışan bir kafanız, ve de lezzetli bir eliniz varsa bilirsiniz ki büyük şehirde kaliteli bir menü yapacaksanız bu parametleri de göz önünde bulunduracaksınız demektir.

son derece iddialı, eğitimli, vizyonlu olup da yukarıdaki sebeplerden dolayı yatırım yapmaktan çekinen o kadar çok aşçı ve girişimci var ki aslında. ama istanbulda restoran açmanın formülü olduğundan, o da her şeyden önce iyi bir yer kapmaktan geçtiğinden, bu yatırımlar henüz proje aşamasına bile gelmeden rafa kalkıyorlar.


------

istanbul güzel planlanmış bir şehir değil. bir kaç bölgesi dışında eğlence nüfusu olmayan, demografik anlamda bakıldığında ekonomik ve sosyolojik olarak kutuplara ayrılmış, ve yaşamaktan ziyade geçinmeye çalışan  nüfusun hakim olduğu bir coğrafya. tüm bu gerçekler de ticari anlamda kar elde etmek için bir kaç bölge bırakıyor.

bu bölgeler de fiyat anlamında bakıldığında can yakan cinsten. durum böyle iken kimse milyon dolarlık hava paraları ve kiraları ödeyip de kendi iddiasını sizinle paylaşmak istemiyor. yoksa ne kadar parasını verseniz de dünya mutafakları da her yerde gördüğünüz salatalardan, makarnalardan ve et türlerinden ibaret değil.

ticari getirinin formülü bilindiğinden, kimse cesaret edip de herkesin yediğinin dışında bir şeyleri sunmayı kolay kolay deneyemiyor. zaten çok azı da başarılı olup tutabilyor ki onlar da genelde bu riski alabilecek kapitali bir şekilde garanti etmiş oluyorlar.

-------

sayılı bir kaç nokta dışında şehircilik böyle gelişmeye devam ederse orta gelirli bir istanbullun yiyeceği yemek de fast-food ile fine bistro adını verdiğim (ve işleri dondurulmuş gıdaları çözerek sunmak olan) müesseseler arasında sıkışıp kalacak. çünkü iyi bir yemek asla çok pahalı yemek demek de değildir.

umarım bilince bağlı talep de artar ve birileri zamanlar kıvılcımlanıp marifetlerini saydırmaya cesaretlenir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder