10 Ekim 2011 Pazartesi

10 ekim 2011, sevmek ve sevilmek

son zamanlarda kafamı fazlaca kurcalar olan bir soru var...
bir türlü seçim yapamıyorum küçükken en sevdiğim oyuncağım hangisiydi. hadi seçtim diyelim, bu kez sorunların daha da büyüğü ile karşı karşıya kalıyorum...

onu neden seviyordum ?

mantıklı olmamakla beraber o kadar çok cevabı vardı ki bu sorunun.
bu sorunun derken hem soru hem de "sorun"u kastediyorum.

çünkü genel anlamda bir şeyi neden sevdiğini bilmiyorsanız bu bir sorundur. Tabi o şeyi seviyorsanız.
ancak özel anlamda ben sevilen şeylerin bir sebebi olmamasının onları sevilir kıldığını düşünüyorum.

her konuda çok matah bireylermişiz gibi beynimizi son hücrelerine kadar düşündürtmeye çalışan genel ve modern çağ filiozofları da bu konu üzerinde hayatlarını harcıyorlar.
....

hiçbir zaman cevabını veremedim ama en sevdiğim oyuncağım sanırım bir he-man  figürü idi. iri kaslı kolları ve sarı saçlarına vurulmuştum(bu bir şaka cümlesidir). şu an için baktığım zaman he-man ve içinde bulunduğu evrenin bana neler ifade edebildiğini açıklayabilirim ama 5 yaşındaki çocuk ne anlar he-man'den she-man'den.

bana ifade ettiği dünyaları anlayamamak ya da adını koyamamakla beraber saatlerce oynardım. kırılsa yenisini alırdım, bir yerine bir şey olsa ağlardım ( çocukluk işte)

....

30 senede değişen ne?
birincisi artık he-man filan kalmadı.
Bu sorunun en önemli cevabı sanırım insanlar çocukluk dönemlerini geride bıraktıkça sahip olmak istedikleri oyuncakların bir ruha, bir bedene bürünmesi. yani canlı oyuncaklara yönelmesi.

bu yüzden hayatımızda sevgililerimiz, sevdiklerimiz var. oynamak için. vakite geçirmek, hayatı güzelleştirmek için. sinirimizi çıkarmak, üzüntümüzü paylaşmak için. belki arkasından bakmak için.

değişen ne bilemiyorum; ama değişmeyen bir şey var..
hangi oyuncağı neden sevdiğini kimse bilmiyor. sorulduğunda laf salatası yapmak adına malzeme çokluğu olsa da kendi içinde birisini gerçek anlamda neden sevdiğini kimse bilmiyor.

he-man güzel bir oyuncaktı ama pahalıydı,
diğer tüm figürler gibi esnek değildi, gövdesini bile oynamatamazdı.
fazla kırılgandı, sürekli kolu bacağı kopardı, yani bana kendini sevdirdiği kadar yük de olurdu


ondan daha dayanıklı, daha kolay ulaşılabilir oyuncaklar çoktu... ama ben onu severdim.. neden mi ?

bilmiyorum
....

sevmek gibi bir eylemin bir sebebe bağlanması gerekliliği yorucu değil mi? insan her zaman doğru olanı sevmek zorunda mı?
doğruyu da yanlışı da sevsen üzebiliyor seni ne de olsa... gülü seven dikenine.

sevgiler saygılar
yako